Saçları kıvır kıvır olan küçük siyâhî bir çocuk, şehrin lunaparkında kendi hâlinde dolaşmaktadır. Bu sırada gözlerine bir balon satıcısı ilişir. Büyük bir merak ve heyecan içerisinde, âdeta rüzgârla sallanan yapraklar misâli havada salınan rengârenk balonları seyre dalar. Kırmızı, beyaz, yeşil, sarı, siyah balonlar…

Tam bu sırada, kırmızı bir balon tesadüfen bağlandığı yerden kurtularak gökyüzüne doğru yükselmeye başlar. Yükselir, yükselir ve nihâyet aşağıdan seçilemeyecek kadar yukarı çıktıktan sonra gözden kaybolur.

Bu hâdiseye şâhit olan pek çok çocuk bir araya toplandığından, balon satıcısı bir balon daha bırakmanın iyi bir reklam olacağını düşünür. Hemen sarı bir balonu da ipinden çözer ve gökyüzüne bırakır. O da iyice yukarı çıktığında bu defa beyaz bir balonu bırakmaya hazırlanmıştır.

Gökyüzüne doğru yükselen rengârenk balonları büyük bir hayranlık içerisinde izleyen küçük siyâhî çocuk, baloncuya yaklaşır. Sonra da renginden dolayı, şuuraltına yerleşmiş olan eziklik ve mahcûbiyet içerisinde, gönlündeki sâfiyeti serdedercesine şöyle sorar:

“?Baloncu amca, bir de siyah renkte bir balon bıraksanız, acaba ötekiler kadar yükselir mi?”

Baloncu, pek mânâlı bir bakışla çocuğa tebessüm ederek, diğer balonların arasından siyah renkli bir balonu çözer. Parmaklarını gevşetip onu da gökyüzünde doğru bırakırken siyâhî çocuğa şöyle der:

“?Yavrum! Bizi yükselten dışımızdaki renk değil, içimizdeki aslî cevherdir.”

***

Cenâb-ı Hak, kullarına zâhirî ve maddî durumlarına göre değil, mânevî hâllerine göre bir kıymet verir. Nitekim bu hakikat âyet-i kerîmede şöyle beyân edilmektedir:

“…Muhakkak ki Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı en çok takvâ sahibi olanınızdır…” (el-Hucurât, 13)

Bu gerçeği, Peygamber -Sallâllâhu Aleyhi ve SellemEfendimiz de hadîs-i şerîflerinde şöyle ifâde buyurmuşlardır:

“Ey İnsanlar! Dikkat edin: Rabbiniz birdir, babanız (Âdem) birdir. Dikkat edin! Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Araba, kırmızı tenlinin siyah tenliye, siyah tenlinin kırmızı tenliye hiçbir üstünlüğü yoktur. Bunlar birbirlerine karşı ancak takvâ ile üstün olabilirler.” (Ahmed, V, 411)

“Allah, sizin sûretlerinize (dış görüntünüze) ve mallarınıza bakmaz! Fakat sizin (ihlâs ve takvâ bakımından) kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34)

Hazret-i Mevlânâ ne güzel buyurur:

“Teni aşırı besleyip geliştirmeye bakma! Çünkü o, sonunda toprağa verilecek bir kurbandır. Sen, asıl gönlünü beslemeye bak! Yücelere gidecek ve şereflenecek olan odur. Rûha mânevî gıdâlar ver. Olgun düşünüş, ince anlayış ve rûhî gıdâlar sun da, gideceği yere güçlü, kuvvetli gitsin.”

Velhâsıl insan, gönlünü Cenâb-ı Hakk’ın râzı ve hoşnûd olacağı bir sûrette takvâ ile tezyin etmelidir. Zira takvâ nîmetinden mahrum bir gönül, Cennet’e ve Cenâb-ı Hakk’ın dostluğuna aslâ lâyık değildir…

Oy Ver :
 Puan: 0     Oy Sayısı : 0
    

 
 
Anasayfa Forum Radyo İlahiler Video Hatim Ziyaretci Defteri Üyelik İletişim Radyo Sitene Ekle

EmreBerlin sitesi için özel yazılmıştır 2000 - 2012

SincanSoft.com