Yeminin Mahiyeti ve Yemin Sayılıp Sayılmayan Şeyler
187- Yemin, lûgatta kuvvet manasınadır. Din deyiminde, bir işi yapmak veya yapmamak için verilen karara kuvvet kazandırılsın diye Yüce Allah'a and vermektir. Yahut boşamak ve azad etmek gibi bir şeye bağlamak suretiyle yapılan bir bağlantıdır. Buna Türkçemizde "and" da denir.
Misal: Vallahi falan işi yaptım veya yapmadım, şeklinde yapılan yemin, şarta bağlı olmayan bir yemindir. Falan işi yaparsam veya yaptım ise, kölem azad olsun, demek de talik (şarta bağlı) bir yemindir.
188- Yemin edene "halif = and içen" denir. Yemini korumaya "berr" yemini koruyup sadık kalana da "barr" denir.
Aksine olarak, yemini bozmaya veya gerçeğe aykırı yemin etmeye "hins" denildiği gibi, yemini bozan veya gerçeğe aykırı yemin eden kimseye de, "hanis" denir.
189- Kasem sureti ile olan yemin ya: "Vallahi, Billâhi, Tallahi" denilmekle Allah'ın zatına veya Allah'a yemin edilmesi âdet haline gelen "Rahman ve Rahim" gibi mübarek isimlerinden birine veya "Allah'ın izzeti ve kudreti" gibi sıfatlarından birine and içmekle olur.
Allah'dan ve O'nun sıfatlarından başka olan şeylere, peygamberlere, Kabe'ye yemin edilemez. Yaratıklardan birinin başına ve hayatına yemin edilmesi de caiz değildir.
190- "Kasem ederim", "Yemin ederim", "Şehadet ederim", "Allahü Teâlâ ile ahd olsun", "Allahü Teâlâ ile misakım olsun", "Üzerime yemin olsun", "Üzerime ahd olsun" sözleri de birer yemin sayılır.
191- Bir kimseye hitaben: "Sen vallahi bugün şöyle yapacaksın" veya "Yapmayacaksın" şeklindeki sözler de birer yemindir. Bunun için o şahıs bu yemine aykırı olarak hareket ederse, bu sözü söyleyen kimse yemininde hanis olur. Eğer bu sözle o şahsa yemin verdirmek istemişse, o zaman ikisine de bir şey gerekmez.
192- Helâli haram kılmak da yemin sayılır. "Şu yemeği yemek bana haram olsun" demek bir yemindir. Onun için bu yemeği sonradan yemek, keffareti gerektirir.
 
193- Bir kimse: "Şöyle yaparsam kâfir olayım" yahut "Yahudi, Hıristiyan olayım", yahut "Allah'ın kulu, Peygamberim ümmeti olmayayım", yahut "Kıblesi başka tarafa olanlardan olayım" yahut "Allah ruhumu imansız alsın" yahut "Allah'a iki demişlerden olayım, Peygamberin ümmetinden olmayayım" yahut "Peygambere dil uzatanlardan olayım", demiş olsa onun inancına ve maksadına bakılır. Eğer bu sözü yemin maksadı ile sözünü sadece kuvvetlendirmek için söylemişse, bu bir yemin olur. Yeminini bozunca (hanis olunca), üzerine keffaret gerekir. Fakat söylediği o sözle kâfir olacağına inanarak söylemişse, bu yemin olmaz. Ancak tevbe ve istiğfar etmesi ve böylece hem imanını, hem de evli ise nikâhını yenilemesi gerekir. Yeminini bozsun (hanis olsun), olmasın fark etmez. Dine ve imana sövmek de bu hükümdedir. İmanın ve nikâhın yenilenmesi icab eder.
194- Bir kimse: "Şöyle yaparsam Allah'ın gazabına, lanetine, buğzuna uğrayayım, zani olayım, hırsız olayını" diye söylese, bununla yemin etmiş olmaz. "Namazım, orucum şu kâfirin olsun," demesi de böyledir. Bununla beraber bir görüşe göre, namazın ve orucun bir ibadet, Allah'ın rahmetine bir yakınlık olması bakımından kâfire ait olması kasdedilirse, yemin olmaz.
Bu gibi sözler İslâm terbiye ve âdabına aykırıdır. Bunlardan sakınmalı. Eğer böyle bir söz çıkarsa, hemen tevbe edip istiğfarda bulunmalıdır.
195- "Mushaf hakkı için, Kur'ân hakkı için, okuduğum Kur'ân hakkı için falan işi yapmam" dediği halde, o işi yaparsa keffaret gerekmez. Tevbe edip mağfiret dilemesi lâzım gelir. Bununla beraber Kur'ân-ı Kerîm, Allah kelâmı olduğundan bir görüşe göre, Kur'ân'a yemin geçerlidir.
196- Yalan yere: "Allah bilir ki, şu şöyledir, şöyle değildir," denilmesi bir görüşe göre küfrü gerektirir. Çünkü Yüce Allah'a bilmezlik nisbet edilmiş olur. Diğer bir görüşe göre de, küfrü gerektirmez. Çünkü bununla küfür değil, yalanın geçerli kılınması kasdedilmiştir. Ancak bu büyük bir günah olduğundan hemen tevbe edilmesi gerekir.
Yalan yere: "Allah şahiddir ki," denilmesi de keffareti değil, tevbe ve istiğfarı gerektirir.
 
Kasem Suretiyle Olan Yeminin Nevileri ve Hükümleri
197- Kasem suretiyle olan yeminler: Lağıv (boş yere) yemin, Gamus (yalan yere) yemin ve mün'akıd (şarta bağlı yemin) kısımlarına ayrılır. Şöyle ki:
1) Lağıv yemin: Yanlışlıkla veya doğru olduğu zannı ile yalan yere yapılan yemindir. Bir kimsenin bir maksadı olmaksızın başka bir şey söylecek yerde "Vallahi" diye yemin etmesi bu kısımdandır.
Yine, borcunu ödemediği halde, ödemiş olduğunu sanarak "Vallahi borcumu ödedim" diye yemin etmesi böyledir. Bu tür yeminden dolayı keffaret gerekmez. Bunun bağışlanacağı umulur.
2) Gamus yemin: Yalan yere kasden yapılan yemindir. Borcunu ödemediğini bildiği halde bir şahsın: "Vallahi ben borcumu ödedim" diye yemin etmesi bu türdendir. Bu, pek büyük bir günahtır. Böyle yalan bir yemin evleri harab eder, yalancıları perişan bırakır. Bunun bağışlanması için keffaret yeterli olmaz. Bundan dolayı yalnız tevbe edip mağfiret dilemek ve bu yüzden bir kimsenin hakkını zayi etmişse onu yerine getirip helâllik almak gerekir.
(İmam Şafiîye göre, Gamus yeminden dolayı da keffaret gerekir.)
3) Mün'akid yemin: Mümkün olan ve geleceğe ait olan bir şey hakkında yapılan yemindir. "Vallahi ben yarın borcumu vereceğim, vallahi ben falan kimse ile konuşmayacağım" denilmesi gibi...
Böyle bir yemin üzerinde durulursa keffaret gerekmez. Fakat yemin bozulursa, keffaret gerekir. Yukarıdaki yemininde borcunu ödemezse veya adamla konuşursa yemin bozulmuş olur ve keffaret ödenir.
İşte bizce, yalnız bu tür yeminlere riayet edilmemesinden dolayı keffaret gerekir. İster riayetsizlik bir zorlama karşısında, ister unutarak, ister yanılarak olsun, hüküm aynıdır. Bu tür yeminin bozulmasında dinî bir görevi yerine getirme veya insanlar için bir yarar varsa, yemin bozulur ve keffaret ödenir. Bozulmasında bir yarar yoksa, yemine riayet edilmesi gerekir. Bu kimse borcunu ödememeye veya babası ile konuşmamaya yemin etse, bu yemine riayet edemez. Borcunu vermesi ve babası ile konuşması gerekir. Sonra da af dileyerek keffaretini yerine getirir.
 
Yemine Dair Çeşitli Meseleler
198- Yemin birkaç tane olunca, keffaretler de ona göre olur. Yeminlerin yapıldığı yer değişmese de yine hüküm böyledir. Buna göre, bir kimse şöyle yapacağına veya yapmayacağına "Vallahi" diye yemin ettikten sonra başka başka yerlerde benzeri yeminler yapsa, yeminler birkaç tane olur. Bozduğu bu yeminlerin her birinden dolayı ayrı ayrı keffaret ödemesi gerekir. Fakat İmam Muhammed'e göre, yemin keffaretleri çoğalınca, bunlar bir keffaret ile ödenir. Tercin edilen görüş budur.
199- "Vallahi falan ve falan kimselerle konuşmayacağım" yahut "falan ve falan yerlere gitmeyeceğim" gibi sözler bir yemin sayılır. Onun için o iki kimseden yalnız birisiyle konuşulsa veya o iki yerden yalnız birine gidilse, yemin bozulmuş olmaz.
"Vallahi yemek ve su tatmam" denilmesi de öyledir. Bunlardan birini tatmakla yemin bozulmuş olmaz. Ancak bunlardan herhangi birini tatmaya niyet etmişse, o zaman bunlardan birini tatmakla yemin bozulur.
200- Olumsuz bir ek ilâvesiyle: "Vallahi ne falan ve ne de falanla konuşurum" veya : "Vallahi ne yemek ve ne de su tadarım" denilse bu, iki yemin olmuş olur. Hangi biri ile konuşulsa veya herhangi biri tadılsa, yemin bozulmuş olur ve keffaret gerekir.
201- Yeminlerin hükmü, örf de kullanılan sözlere göredir. Yemin edenin maksad ve niyetine göre değildir. Onun için bir kimse, bir şahsa hiç bir şey vermemek maksadı ile: "Ben sana para vermeyeceğim," diye yemin etse, ona paradan başka bir şey vermekle yeminini bozmuş olmaz. Çünkü söz ve yemin para lâfzı ile yapılmıştır. Örfde (gelenekte) başka şeye para denmez. Yine bir kimse: "Evde oturup dışarıya çıkmam" diye yemin etse, o evin bacasından veya penceresinden çıkmakla yemininde hanis (yeminin bozmuş) olmaz.
"Şu odaya girmem" diye yemin edildiği halde, onun harabesine girildiği takdirde de hüküm böyledir. Çünkü harabe örfde oda sayılmaz.
202- Yeminler, yapıldıkları beldelerin örfüne (geleneğine) göre değerlendirilir. Onun için bir kimse: "Baş yemeyeceğine" yemin etse, bu yemini, bulunduğu beldede satılan başlara bağlı kalır. Serçe ve çekirgi gibi hayvanların başlarını kapsamaz. Bunları yemekle yeminini bozmuş olmaz.
Yine, bir kimse "Meyve yemeyeceğim" diye yemin etse, yemini beldesinde örfen meyve sayılan şeylere bağlı kalır. Yaş üzüm gibi, meyve sayılmayan şeyleri kapsamaz. Anlaşılıyor ki, yeminde kullanılan bu gibi umumi ifadeler, örf ile özelleştirilip kısıtlanıyor.
203- Aklen mümkün olup da âdet bakımından muhal olan bir şeye yemin, hemen hanis olmayı gerektirir. Bunun için bir kimse: "Ben göğe çıkacağım, ben şu taşı altın yapacağım" diye yemin etse, hemen hanis olur (yemini bozulur ve keffaret ödemesi gerekir.) Fakat böyle bir yemin, bir vakte bağlanmış olursa, o vakit çıkmadıkça hanis olmaz. "Vallahi şu demiri on güne kadar elmas yapacağım" diye yemin edilmesi gibi. Bu yemin üzerinden on gün geçmeden hanis olmayacağı gibi, on günden önce ölse yine hanis olmaz, keffaret de gerekmez.
204- Zaman belirlemeksizin yapılan yeminlerde, yemin edilen şey imkânsız hale gelmedikçe yemin bozulmaz. Fakat iş imkânsız hale gelince, yemin bozulur ve keffaret gerekir. Bir kimse bir zata hitaben: "Vallahi ben seni ziyaret edeceğim" dediği halde uzun bir müddet ziyaret etmese, yemini bozulmaz. Fakat ziyeret etmeden o yemin eden veya ziyaret edilecek zat ölürse, yemin bozulur (hanis olur.)
Zaman belirlenince, o zamanın sonuna bakılır, "Ben seni yarın ziyaret edeceğim " yemin edilmesi gibi ki, o günün güneş batması zamanına kadar devam eder. O gün ziyaret yapılmadan güneş batınca yemini bozulur.
205- Bir hududa bağlı olan bir yemin, o hududun kalkması ile geçersiz olur. Çünkü yeminde durmaya bir imkân kalmamıştır. Bunun için bir kimse: "falan zat izin vermedikçe, ben şu kimse ile konuşmam" diye yemin edip de, o zat izin vermeden ölse, artık yeminin bir hükmü kalmaz. Yemin eden şahıs, o kimse ile konuşur ve bundan dolayı da keffaret gerekmez.
"Sen borcunu vermedikçe senden ayrılmam" diye yemin yaptıktan sonra, borcun bağışlanması da bu türdendir. Artık yemin kalkmış olur.
Fakat İmam Ebû Yusuf'a göre, bu gibi hallerde yemin devamlılığını sürdürür. Artık şart (mesela konuşma) ne zaman gerçekleşirse yemin bozulur ve keffaret veya şarta bağlanan ceza gerekli olur.
206- Yemin edilen şeyin yok olması veya gitmesi, yemin bağlantısına engel olur. Buna göre bir insan: "Falana şu hakkını yarın veririm" diye yemin ettiği halde, bugün verecek olsa yemininde hanis olmaz (yemini bozulmaz) ve keffaret gerekmez. Bu mesele İmam Azam ile Muhammed'e göredir. İmam Ebû Yusuf'a göre, ertesi gün olunca hanis olur.
207- Yeminler evvelce söylenmiş bir söz veya işle bağlantılı olur. Buna göre bir kimse, hazırlanan belli bir yemeğe davet edilmekle: "Vallahi ben yemem" diye yemin etse, bu yemini o belli yemeğe bağlı kalır. Başka bir yemek yemesi ile hanis (yeminini bozmuş) olmaz.
208- Yeminler mümkün olan bir mertebe ile bağlı kalır. Bunun için: "Falan şahsı şu eve sokmayacağım" diye yemin edilse, bakılır: Eğer yemin eden o evin sahibi ise, o şahsı eve girmekten hem söz, hem de fiil ile mümkün olduğu kadar engellenmesi lâzım gelir. Değilse, eve girmekle hanis olur. Fakat ev başkasının olduğu takdirde, yalnız sözle engellemesi yeterlidir. Çünkü kiracılıktan dolayı onu bilfiil çıkarmak hakkına sahib değildir. Yemin eden için mümkün olan böyle sözle çıkarmaya teşebbüs etmektir.
Yine, bir şahsa hitaben: "Ben, seni hapsettirmem", diye yemin eden kimse, o şahsı hapsettirmek isteyen alacaklılara karşı sözü ile engel olmaya çalıştığı halde, engel olamazsa hanis olmaz (yemini bozulmaz).
Yine, "Falan şahıstaki alacağımı bugün onda bırakmayacağım" diye yemin eden kimse, o gün hakime başvurup alacağını istese (dava etse), borçlunun da inkârı üzerine ona yemin teklif edilmesini istese, artık hanis olmaz. Çünkü kendisi için mümkün olan bundan başka bir şey yoktur.
209- Yeminler nisbetin kaybolması ile son bulur. Şöyle ki: "Falan şahsın evine girmem" veya "yemeğinden yemem, elbisesini giymem, zevcesiyle ve dostu ile konuşmam" diye yemin eden kimse, ev satıldıktan sonra o şahsın evine girse veya yemeğinden yese veya elbisesini giyinse veya kendisinden tamamen ayrılan zevcesi ile veya o adama düşman kesilen dostu ile konuşsa, yemini bozulmuş olmaz. Fakat yeniden satın alacağı bir eve girse veya yemeğinden yese veya elbisesini giyse veya nikahlayacağı yeni zevcesi ile veya edineceği yeni bir dostu ile konuşsa, yemini bozulur ve keffaret gerekir.
Ev, yemek ve elbise işaretle belirtilmiş olsun veya olmasın fark etmez. Çünkü bunlardan dolayı sahiblerine düşmanlık edilmez. Fakat zevceye veya dosta işaret ederek: "Şu karısı ile, şu dostu ile konuşmam" diye yemin edilirse, yemin bunlara bağlı kalır. Bunlarla zevciyet veya dostluk ilgisinin kalkmasından sonra da, onlarla konuşulursa hanis olur (yemin bozulur ve keffaret gerekir). Çünkü bunların zatlarına düşmanlıktan dolayı yemin edilmiş olması mümkündür.
210- Bir kimse karısına veya borçlusuna: "Benim iznim olmadıkça evimden veya şehirden bir tarafa çıkmayacaksın", diye yemin etse, bu yemin zevciyet ve alacağın devamına bağlanır. Zevciyet kalktıktan veya borç ödendikten sonra çıkacak olsalar, artık o yemin eden kimse hanis olmaz (yemini bozulmuş olmaz)
211- Yeminin bir cümlesinde bulunan bir belirsizlik, aynı cümledeki diğer bir belirsize dahil olur. Fakat belirli olan bir şey, belirsize dahil olmaz. Buna göre, bir insan: "Şu eve kim girerse, şöyle olsun" diye yemin etse, o eve kendisinin girmesi ile de hanis olur. O ister kendisine ait olsun, ister olmasın fark etmez. Fakat: "Şu evime her kim girerse, şöyle olsun" diye yemin ederse, oraya kendisinin girmesi ile hanis olmaz. Çünkü evi kendisine nisbet etmekle kendisi belirlenmiş oluyor. Artık aynı cümlede bulunan belirsiz bir anlama dahil olmaz.
Başkasına hitaben: "Senin şu evine her kim girerse, senin yemeğinden her kim yerse, şöyle şöyle olsun" diye yapılan bir yeminde de, muhatabın o eve girmesiyle veya o yemekten yemesiyle yemin bozulmuş olmaz (keffaret gerekmez).
212- Yemin ifadesinin bir cümlesindeki belirlilik, diğer bir cümlesindeki belirsizliğe dahil olur.
Örnek: Bir kişi kendi kölesine hitaben: "Bana şu haberi her kim müjdelerse, sen azad ol" diye şarta bağlayarak yemin ederse, o haberi bizzat kölesi de müjdelese, köle azad olur. Demek ki, bu durumda, "Sen azad ol" hüküm cümlesine muhatap olan köle "her kim müjdelerse" şart cümlesinin kapsamı içine girmiş oluyor.
213- Bir kimse âdete göre bizzat kendisinin de yapabileceği bir işi yapmamaya yemin ettiği halde, o işi kendisi için başkasına vekâlet ve emir suretiyle yaptırsa, bakılır: Eğer o işlem, hukuku bizzat yapana ait işlemlerden ise, bunun yapılmasından dolayı o kimse hanis olmaz. Alım, satım, kiraya verme, kiralama, bir maldan ikrar yolu ile sulh olma, bir malı bölme, bir davayı ikrar veya inkâr yolu ile cevablama, akıl ve baliğ olan bir çocuğu evlendirme gibi işlemler bu türdendir.
Örnek: Bir kimse: "Vallahi ben bu evi satın almayacağım" diye yemin ettiği halde, onu bir vekil aracılığı ile satın alsa, yemininde hanis olmaz. Fakat yemin edilen işlem, işi yapana ait olmayıp müvekkile ve emreden kimseye ait işlemlerden ise, bu işi vekil ve emir suretiyle yaptırmakla da o kimse hanis olur. Evlenme, boşanma, mal karşılığında boşanma, hibe, sadaka, havale, vasiyet, vakıf, emanet, ariyet verme ve alma, borç alma, kısastan dolayı sulh, emanet verip alma, borcu ödeme, borcu alma, elbise dikme, elbise giydirme, hayvan kesme, hayvana bindirme, küçük yaştaki çocuğu evlendirme gibi...
Örnek: "Vallahi falan kadını nikahlamayacağım" diye yemin eden kimse, o kadını bir vekil aracılığı ile nikahlasa, yemininde hanis olmakla üzerine keffaret gerekir. Çünkü bu hususta vekil, bir araç ve bir elçiden başka bir şey değildir. Bu işlemin bütün hakları o yemin edene aittir.
214- "Şunu , şu adama bağışlayacağım" diye yemin eden kimse, o şeyi bağışladığı halde, o adam kabul etmese hanis olmaz (yemini bozulmuş sayılmaz). Ariyet, vasiyet ikrar gibi, diğer bağış suretiyle olan sözleşmelerde de hüküm böyledir.
Fakat: "Şu malı falan zata satacağım" diye yemin eden kimse, o malı sattığı halde o zat malı kabul etmese hanis olur (yemini bozulmuş olduğundan keffaret gerekir). Çünkü satma işlemi kabule bağlıdır. Yalnız sattım demekle bağlantı olmaz. Satma işlemi de yapılmamış olur. Kiralama, nikâh ve rehin gibi, iki tarafın icab ve kabulleri üzerine yapılan işlemlerde de hüküm böyledir. Bunlar üzerindeki yemin, olumsuz olarak yapıldığı takdirde de bu hüküm uygulanır. Örnek: Bir kimse: "Şu malı falan adama bağışlamayacağım" diye yemin ettiği halde, bağışlayıp da o adam kabul etmese, hanis olur. Aksine olarak: "Satmayacağım" diye yemin ettiği halde satsa da o adam kabul etmese, hanis olmaz.
Demek oluyor ki, hibe gibi bağışlamalarda, yalnız bağışlayıcının icabı (tek taraflı irade beyanı) yeterli oluyor. Fakat alışveriş ve kiralama gibi karşılıklı irade beyanlarını (icap ve kabulü) gerektiren işlemlerde, yalnız bir taraftan yapılan icab beyanı yeterli olmuyor. Kabulün de bulunması gerekiyor.
215- Sohbet ve birbiriyle anlaşıp yaklaşma, lezzet ve acı duyma, üzüntü ve sevinç gibi sağlığa bağlı bulunan işlerde yemin, yalnız sağlıkla kayıtlanır. Ölünün diriye ortak olacağı işlerde ise, hem hayat hem de ölüm hallerinde geçerli olur.
Buna göre, bir kimse, bir adama hitaben: "Seninle konuşursam, senin yanına girersem, seni öpersem, seni döğersem şöyle olsun" şeklinde yemin ettikten sonra, o adam ölse, artık yeminin bir hükmü kalmaz. Ölü halinde olan o adama söz söylemekle veya yanına girmekle veya onu öpmekle veya onun cesedine vurup dövmekle yemin bozulmaz ve ceza gerekmez.
Fakat: "Seni yıkarsam, sana elbise giydirirsem, sana dokunursam, seni bir şeye bindirirsem, seni taşırsam" şeklinde yemin etse, onu öldükten sonra yıkamakla, kefenlemekle, vücudunu okşamakla, bir şeye bindirmekle veya taşımakla hanis olur, kefffaret gerekir.
216- "Falan kimse ile konuşmayacağım, söz söylemeyeceğim" diye yapılan yemin, o kimseye sadece işaret etmekle, mektub yazmakla veya haber göndermekle bozulmuş olmaz. Çünkü bu işler, konuşma ve söyleme sayılmaz.
217- "Konuşmayacağım" diye yemin eden kimse, namazda Kur'ân okumakla veya tesbih çekmekle hanis olmaz (yemini bozulmaz). Namaz dışında ise bir görüşe göre hanis olur, diğer bir görüşe göre olmaz. Çünkü bu okuma, örfde konuşma sayılmaz. Diğer kitabları okumada da alimlerin ihtilâfı vardır.
218- "Oruç tutmam" diye yemin eden kimse oruca niyet edip başlayınca hanis olur. Çünkü orucun mahiyeti mutlak surette imsaktan ibarettir. O da, oruca başlamakla gerçekleşmiş olur.
"Namaz kılmamaya" yemin eden kimse, namaza başlayıp ilk rek'atta secdeye alnını koymakla hanis olur. Çünkü böyle bir rekât kılınmadıkça namazın mahiyeti tamamen bulunmuş olmaz.
"Hac yapmamaya" yemin eden bir kimse de, sahih bir hacca başlayıp farz olan tavafın çoğunu yapınca hanis olur.
219- "Zevcesini döğmemeğe" yemin eden kimse, onun saçlarını çekse veya gerdanını ısırsa veya sıkıştırsa veya burnuna dokunup kanatsa bakılır: Eğer bunları öfke halinde yapmışsa hanis olur. Oynaşma halinde yapmış ise, sahih olan görüşe göre hanis olmaz. Bununla beraber bu döğmekte acı vermek şarttır. Maksada gelince, bunda iki görüş vardır. Bir görüşe göre, kasıd da şarttır. Diğer bir görüşe göre şart değildir. Onun için böyle yemin eden kimse, başkasını döğmek isterken, yanlışlıkla zevcesine vuracak olsa, birinci görüşe göre hanis olmaz, çünkü kasıd bulunmamıştır. Buna örfen de döğme denmez. İkinci görüşe göre hanis olur; çünkü döğme işi gerçekleşmiştir (bunda kasıd aranmaz).
220- "Yeryüzünde oturmamaya" yemin eden kimse, yere bitişik olmayan bir sergi, bir hasır, deri veya tahta üzerine otursa hanis olmaz.
Yine: "Şu döşek üzerinde uyumamaya" yemin eden kimse, o döşek üzerine konulan başka bir döşek üzerinde uyusa hanis olmaz.
Yine: "Şu tahta üzerinde uyumamaya" yemin eden kimse, onun üzerine konulan diğer bir tahta üzerinde uyusa, yemininde hanis olmaz. Fakat döşek üzerine bir yüz takılsa veya tahtanın üzerine bir sergi çekilse, bir hasır döşense hanis olur.
221- "Yatağımda" veya "şu yatakta uyumam" diye yemin eden kimse, bedenin çoğunluğu ile o yatağa girip uyumadıkça hanis olmaz.
222- "Bir yere veya bir eve ayağını basmayacağına" yemin eden kimse, o yere sonradan yürüyerek veya bir şeye binerek gidecek olsa hanis olur. Çünkü bir yere ayak basmak, örfde oraya girmek demektir. Fakat böyle yemin ederken yürüyerek girmeyeceğini kasdetmiş bulunursa, binitli olarak girmekle hanis olmaz. Çünkü sözünün gerçeğini dilemiş olur.
223- "Bir yere girmeyeceğine" yemin eden kimse, oraya tutulup sokulsa, hanis olmaz. Bu davranışa karşı çıkmasa da hüküm aynıdır. Çünkü yemini, bizzat kendisinin gitmesi ile ilgilidir. Fakat bu yere sonradan kendisi girecek olsa, hanis olur.
224- Şiddet ve zorlama, bir maksadı gidermeyeceği cihetle, yeminin akdine engel olmaz. Buna göre: "Şu belli şeyi yemeyeceğim" diye zorla veya rızası üzere yemin eden kimse, o şeyi sonradan şiddet ve zorlama ile yiyecek olsa hanis olur. Yine baygın veya mecnun olduğu halde yediği takdirde de hüküm böyledir.
Fakat: "İçmeyeceğine" yemin ettiği bir şeyi, başkaları zorla boğazına akıtacak olsalar hanis olmaz. Çünkü bunda kendi işi bulunmamıştır. Sonradan kendi rızası ile içerse hanis olur.
(İmam Şafiîye göre zorlama, yemin bağlantısına engel olur.)
225- "Vallahi yersem, içersem, giyersem şöyle olsun" şeklinde yemin eden kimse, her ne yese, ne içse, ne giyinse hanis olur. Eğer ben şu yemeği, şu suyu veya şu elbiseyi kasdettim dese, benimsenen görüşe göre gerek kaza (mahkeme hükmü), gerekse diyanet bakımından sözü kabul edilmez.
Fakat, "Vallahi bir şey yersem, bir şey içersem, bir şey giyersem şöyle olsun" diye yemin eden kimse, bununla belli bir şeyi kasdetmiş olduğunu söylerse, kaza (hüküm) bakımından değil de, diyanetçe tasdik olunur.
226- "Falan şahsın kardeşleri, zevceleri, dostları ile konuşmayacağım" diye yemin eden kimse, bunların hepsi ile konuşmadıkça hanis olmaz. Kardeşlerinin veya dostlarının bir kısmı ile konuşmuş olsa da hanis olmaz; çünkü yeminde bunların tümü murad edilmiştir. Fakat o şahsın yalnız bir kardeşi veya bir zevcesi veya bir dostu olduğunu bildiği halde böyle yemin etse, yalnız biri ile konuşmakla hanis olur.
227- Bir kimse, başkasındaki bir alacağını taksit taksit almayacağına yemin ettiği halde, ondan bir mikdarını alacak olsa, bundan sonra geri kalanını da almadıkça hanis olmaz.
228- Bir kimse: "Malı bulunmadığına" dair yemin ettiği halde, ticaret için olmayan eşyası, akarı veya arazisi bulunsa, bununla hanis olmaz, çünkü bunlara örfde mal denmez, denilirse hanis olur.
229- "Ben bu işi elbette yapacağım, şu adamı elbette ziyaret edeceğim" şeklinde yapılan yeminler, bir defa için geçerlidir. Bir defa ziyaret yapılınca yemin yerine gelmiş olur.
230- Çocukların, delilerin, uykuda bulunanların yeminleri geçerli değildir. Fakat sarhoşluk veren içkilerden birini içmiş olan bir sarhoşun yemini, aklı başında onlanın yemini gibidir. Çünkü onun sarhoşluğu, kendi kasıd ve iradesine bağlıdır. Onun için ettiği yemine bağlı kalmazsa hanis olur.
231- "İnşallah=Allah dilerse" şeklinde istisnada bulunarak Allah'ın dilemesine bağlanan yemin ve adaklarda, yemine veya adağa aykırı bulunmak hali düşünülmez. Bunun için bir kimse: "Allah'a kasem ederim ki, yarın inşallah şu işi yapacağım" diye yemin etse veya: "Şu işim olursa, İnşallah şu kadar gün oruç tutayım" diye adakta bulunsa da ertesi gün o işi yapmamış olsa veya işi olduğu halde adadığı orucu tutmasa hanis olmaz ve günah işlemiş olmaz. Çünkü bu halde o işin yapılması veya orucun tutulması, Yüce Allah'ın dilemesine bağlanmıştır. Allah'ın herhangi bir işi dileyip dilemediği, o iş meydana gelmeden önce bizim tarafımızdan bilinemez.
Bu gibi istisnalar (Allah dilerse sözleri), İmam Azam ile İmam Muhammed'e göre sözün hükmünü geçersiz kılar. O sözü kesinlik halinde çıkarır. İmam EbûYusuf'a göre de, o bir şart yerindedir. Artık o şart bizce gerçekleşmedikçe (yemin anında o işin meydana gelmesi bizce bilinmedikçe) ceza gerekmez.

(İmam Malik'e göre, bu istisna halinde de, yeminin ve nezrin hükmü lâzım gelir.Çünkü her şey Allah'ın dilemesine bağlıdır. İnşallah denmesi, teberrük içindir. Bundan dolayı onu söylemekle yapılan yeminin veya nezrin hükmü değişmez.)  

Oy Ver :
 Puan: 0     Oy Sayısı : 0
    

Yorumlar
 

Beytulharan Hocam Rabbım razı ve hoşnut olsun inşaallah.
Yemin ile ilgili bahsı  pür dikkatle okudum.Eklenecek bir şey
bırakmamışsınız.
Ekleyeceğim tek şey KUR'ANDA  Yminle ilgili konuyu özet halinde
derc etmeme musade buyurursunuz.:
 

Kuranda yemin ile alakali tahmini 45 ayet geçiyor
2:224 - Sözünüzde durmanız, kötülükten sakınmanız ve insanların arasını düzeltmeniz için, Allah'ı yeminlerinize hedef veya siper edip durmayın. Allah, her şeyi işitir ve bilir.
2:225 - Allah, sizi yeminlerinizde bilmeyerek ettiğiniz lağıv (herhangi bir kasıt olmadan, kanaate göre yanlış yere yapılan yemin)dan sorumlu tutmaz. Fakat kalbinizin kazandığı yalan yere yapılan yeminden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayıcıdır, çok halimdir.
2:226 - Kadınlarından îlâ edenler (onlara yaklaşmamaya yemin edenler) için dört ay beklemek vardır. Eğer bu yeminlerinden dönerlerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
3:77 - Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azab vardır.
4:33 - Anne, baba ve akrabaların bıraktıkları her şey için bir mirasçı tayin ettik. Yemin akdiyle mirasçı kıldıklarınızın paylarını da verin. Şüphesiz Allah, her şeye şahittir.
4:62 - Ya nasıl, elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felaket gelince, hemen sana geldiler de: "Biz sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik." diye Allah'a yemin ediyorlar.
5:53 - İman edenler: "Sizinle beraber olduklarına dair, Allah'a bütün güçleriyle yemin edenler bunlar mı?" derler. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir ve kaybedenlerden olmuşlardır.
5:89 - Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz.
5:106 - Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri) geldiği zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit tutmaktır. Eğer (bunlardan) şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allah'a şöyle yemin ederler: "Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkârlardan oluruz".
5:107 - Eğer o iki şahidin bir günah işledikleri anlaşılırsa ölene daha yakın olan hak sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçerler ve: "Bizim şahitliğimiz, önceki iki kişinin şahitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik. Aksi halde biz de zalimlerden olurduk" diye Allah'a yemin ederler.
5:108 - İşte bu, şahitliklerini gerektiği gibi yapmaları, yahut yeminlerinden sonra yeminlerinin kabul edilmemesinden korkmaları için en iyi yoldur. Allah'tan korkun ve emirlerini dinleyin. Allah, doğru yoldan çıkan bir topluluğu hidayete erdirmez.
6:109 - Müşrikler, kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka iman edeceklerine dair en ağır yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki: "Mucizeler ancak Allah katındadır". Onlara mucizeler geldiğinde de iman etmeyeceklerini siz nerden bileceksiniz?
7:21 - Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.
7:49 - "Allah onları hiç bir rahmete erdirmiyecek, diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?" (Cennetliklere dönerek): "Girin cennete, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz" derler.
9:12 - Eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Ola ki, vazgeçerler.
9:13 - Yeminlerini bozan, Peygamber'i yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce size saldırmaya başlayanlara karşı savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mümin iseniz her şeyden önce Allah'dan korkmalısınız.
9:42 - Eğer o sefer, yakın bir ganimet ve kolay bir sefer olsaydı mutlaka peşine düşer gelirlerdi. Fakat o meşakkatli yolculuk kendilerine uzun bir sefer geldi. Bununla beraber, "Bizim de gücümüz yetseydi, sizinle beraber elbette sefere çıkardık." diyerek Allah'a yemin edecekler, nefislerini helake sürükleyecekler. Allah biliyor ki, onlar iyice yalancıdırlar.
9:56 - Hiç şüphesiz onlar, sizden olduklarına dair yemin de ederler. Halbuki sizden değildirler. Fakat onlar öyle bir kavimdirler ki, korkudan ödleri patlıyor.
9:62 - Gönlünüzü hoş etmek için gelir size yemin ederler. Bunlar eğer mümin iseler Allah'ı ve Resulünü razı etmeleri daha doğrudur.
9:96 - Kendilerinden razı olasınız diye size yemin ederler. Eğer siz onlardan razı olursanız, şunu bilin ki Allah, o fasıklar güruhundan kesinlikle razı olmaz.
9:107 - Bir de müslümanlara zarar vermek, kâfirlik etmek ve müslümanların arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü'ne karşı savaş açmış olanı beklemek için mescid yapanlar var. "İyilikten başka bir maksadımız yoktu." diye yemin de edecekler. Fakat bunların kesinlikle yalancı olduklarına Allah şahittir.
16:38 - Kâfirler, "Allah ölen kimseyi diriltmez." diye en kuvvetli yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, bu ölüleri diriltmek, Allah'ın kendisine karşı bir vaadidir. Ancak insanların çoğu bunu bilmezler.
16:91 - Bir de anlaşma yaptığınızda Allah'ın ahdini yerine getirin ve pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah'ı üzerinize şahid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız! Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.
16:92 - Bir ümmet, diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Allah sizi bununla imtihan eder ve şüphesiz hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.
16:94 - Yeminlerinizi aranızda aldatma ve fesada vasıta edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar da Allah yolundan saptığınız için, dünyada kötü azabı tadarsınız. Ahirette de size büyük bir azab olur.
24:6 - Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesidir.
24:53 - Ötekiler (münafıklar), sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka (savaşa) çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin. İtaatiniz malumdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
33:4 - Allah bir adam için içinde iki kalb yapmamıştır. Kendilerinden zıhar yaptığınız eşlerinizi analarınız kılmamıştır. Evlatlıklarınızı da oğullarınız kılmamıştır. O sizin ağzınızdaki lafınızdır. Allah ise hakkı söylüyor ve doğru yolu gösteriyor.
35:42 - Olanca güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi ki, kendilerine uyarıcı bir peygamber gelirse, mutlaka ilerideki ümmetlerin herhagi birinden daha doğru yolda olacaklardı. Fakat kendilerine uyarıcı bir peygamber geldiği zaman bu, onların sırf ürküntülerini artırdı.
56:75 - Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim.
56:76 - Bilirseniz bu büyük bir yemindir.
58:14 - Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.
58:16 - Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan çevirdiler. Onlar için küçük düşürücü bir azab vardır.
58:18 - Allah onların hepsini tekrar dirilttiği gün, dünyada size yemin ettikleri gibi O'na da yemin edecekler ve kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını, sanacaklardır. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.
63:2 - Yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah'ın yolundan çevirdiler. Onların yaptıkları ne kötüdür!
66:2 - Allah size yeminlerinizi çözmeyi meşrû kılmıştır. Allah sizin sahibinizdir. O bilendir, hikmetle yönetendir.
68:10 - Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,
68:39 - Yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
69:38 - Andolsun gördüklerinize,
70:40 - Artık o doğuların ve batıların Rabbine yemine ne gerek, elbette bizim gücümüz yeter.
74:39 - Ancak amel defterleri sağından verilenler hariç.
81:15 - Şimdi yemin ederim o sinenlere (gündüzleri gözden kaybolan yıldızlara),
84:16 - Şimdi, yemin ederim o şafağa,
89:5 - Nasıl, bunlarda bir akıl sahibi için yemin var değil mi?
90:1 - Andolsun bu beldeye

selam ve dua ile.

.........................................
Dünyayı sevenlerden ırak ol sözümü tut,geldikce ecel,cismini didane çekerler.Varislere kalır nesin varsa kamusu,cem ettiğin sim-zeri yabana çekerler.Dur olma meclisi Uşakı Hudadan onlar nice facirleri Yezdana çekerler.
         

selamunaleykum
dahada çok tefferuatlı bilgi edine bilmeniz için ömer nasuhi bilmen efendinin büyük islam ilmihali 4 kitab oruç keffaret .yemin nezir ve itikadi hakkında oln kısımdaki yemin mahhiyetive yemin sayılıp sayılmayan. kısıma baka bilirler  şimdiden ilginize teşekür ederiz ve ayrıyetden bilgi edinmenizi rica edriz

vesselam

 

 


.........................................
men teşbbbe kavmihi fehüvü minhüm
         

 
 
Anasayfa Forum Radyo İlahiler Video Hatim Ziyaretci Defteri Üyelik İletişim Radyo Sitene Ekle

EmreBerlin sitesi için özel yazılmıştır 2000 - 2012

SincanSoft.com