Resûlullah’ın yanlış bilinen bir hadis-i şerifini düzelterek açıklayalım. Resûlullah (S.A.V) Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Hiç ölmeyecekmiş gibi ahirete, yarın ölecekmiş gibi dünyaya çalış.”
Kurân-ı Kerim âyetleriyle uyuşan yukarıdaki hadis-i şeriftir. Ama insanlar bunun tersini söylemektedirler. Yâni, “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalış” demektedirler. Böyle kabul ettiğimiz zaman, dünya hayatının ahiretten önce geldiğini benimsemiş oluyoruz, dünyayı ahirete tercih ediyoruz. Halbuki, Kur’ân-ı Kerim âyetlerine baktığımız zaman, Yüce Rabbimiz daima ahiret hayatının önde olduğunu ifade etmiştir.

?87- A’LÂ-16, 17; “Bel tü’sirûnelhayâteddünyâ vel’âhıretü hayrün ve ebkaâ.”
Fakat siz dünya hayatını ahirete tercih ediyorsunuz. Oysa ki ahiret, dünya hayatından daha iyi ve daha bâkidir.

57/HADİD 20: I’lemû ennemelhayâtüddünyâ le’ıbün ve lehvün ve ziynetün ve tefâhurün beyneküm ve tekâsürün fiyl’emvâli vel’evlâd, kemeseli gaysin a’cebelküffâre nebâtühü sümme yehiycü feterâhü musfarren sümme yekûnü hutâmâ, ve fiyl’âhıreti azâbün şediydün ve mağfrietün minallahi ve rıdvân, ve melhayâtüddünya illâ metâ’ulgurûr.
Bilirsiniz ki dünya hayatı; Bir oyun, eğlence, süslenme, aranızda övünme ve daha çok da mal, evlat sahibi olma davasından başka birşey değildir. Bu durum bir yağmurun bitirdiği, çiftçinin de hoşuna giden bitkiye benzer; sonra o bitki kurur. Sonunda da çer çöp haline gelir. (İşte böyle olanlar için) ahirette şiddetli bir azap, (Allah’ın rızasını dileyen insanlar için ise) Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçinmedir.

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, bir başka hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Dünya hayatına dünyada kalacağın kadar çalış, ahirete de sonsuz kalacağın kadar çalış.”
Dünya hayatımızla ahiret hayatımızı mukayese edecek olursak, Yüce Rabbimiz âyetlerde dünya hayatının adeta bir kuşluk vakti kadar olduğunu ifade buyurmaktadır. Halbuki, ahiret hayatı sonsuzdur.
Öyleyse, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz buyuruyor ki: “Hiç ölmeyecekmiş gibi, (sonsuz bir hayatla yaşayacağın ahirette kalacağın kadar) ahiret hayatına, yarın ölecekmiş gibi, (dünyada kalacağın kadar da) dünya hayatına çalışmalısın.”
Tabii buradaki dünya hayatındaki çalışmak Allah’ın âyetlerinden bağımsız olarak çalışmak anlamına gelmez. İnsanların, dünya hayatının bir ibadet olduğunu söylediklerini biliyoruz. Ama Allah’ın evliyası, dünya hayatının zikirle ikâme edilmesi halinde ibadet olacağını hep açıklamışlardır. Abdülhalik Gücdevanî Hazretleri bunların başında gelmektedir. Dünya hayatımızın ibadet olabilmesi için, o çalışmanın muhakkak ki zikirle yapılmasıyla mümkündür. Çünkü, Yüce Rabbimiz buyuruyor ki:

73/ MÜZEMMİL-8: Vezkürisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtiylâ.
Rabb’inin (Allah'ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulaş, vasıl ol).

Allah’ın ismiyle yapılan zikrin farz olduğunu, Allah bu âyet-i kerimede açıklamaktadır. Ama sadece Allah’ın isminin kalbimizde tekrarı değil, aynı zamanda bu zikrin daimî olarak yapılması da üzerimize farzdır.

4/ NİSA-103: Feizâ kadaytümüssalâte fezkürullahe kıyâmen ve ku’ûden ve alâ cünûbiküm, feizatıne’nentüm feakiymüssalâh, innessalâte kânet alelmü’miniyne kitâben mevkuûtâ.
Namaz kıldıktan sonra, otururken de ayaktayken de, yanüstü yatarken de hep Allah’ı zikredin. Emniyete kavuşunca namazı erkânıyla kılın. Muhakkak ki namaz mü’minlerin üzerine vakitleri belirlenmiş bir farz olmuştur.

İnsan hayatında sadece bu üç fiil söz konusudur. Ya kişi oturuyordur, ya ayakta çalışıyordur veya yatağında yan üstü yatıyordur. Öyleyse hayatımızı tamamiyle kaplayan bu üç fiilin herhangi birisinde olmamız halinde, mutlaka zikretmemiz emir buyuruluyor. Eğer dünya hayatı içinde çalışıyorsak, bu çalışmanın muhakkak ki âyet-i kerimede belirtildiği gibi zikirle yapılması lâzım. İnsanların dünya hayatını daima ahiretten önde tuttuklarını da, Allahû Teâlâ bizlere açıklıyor.

75- ?KIYAME-20,21;“Kellâ bel tühıbbûnel’acilete ve tezerûnel’ âhıreh.”
Hayır, siz çarçabuk geçmekte olanı (dünyayı) seviyorsunuz. Ve ahireti terkedip, bırakıyorsunuz.

Kişi nefsine tâbî olduğu sürece öncelikli olan dünya hayatıdır. Onun için ahiret hayatı sonra geliyor. Ama ruhunun talebine uyan insanlar için öncelikli ahiret hayatıdır, dünya hayatı ahiret için sadece bir vasıtadır. Ruhun talebine uyan bir insan, dünya hayatını ahiret için harcamaktadır, yâni dünyasını ahiret için feda etmektedir.
Hepimizin bu gerçeğe uyarak hayatımızı tanzim etmemiz, bu gerçeğe uyarak hayatımızı yaşamamız lâzımdır.
Yüce Rabbimiz, “Siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.” derken dünya hayatının esiri olduğumuzu ifade etmektedir. Dünya hayatının esiri olan insanlar için durumun ne olacağını ise Allahû Teâlâ Naziat Suresi’nin 35, 36, 37, 38, 39, 40 ve 41. âyet-i kerimelerinde dile getirmiş.

79- ? NAZIAT- 35, 36, 37, 38, 39, 40 ve 41; “Yevme yetezekkerul’ insânü mâ se’â ve bürrizetilcahıymü limen yerâ fe’emmâ men tegaâ ve âserelhayâteddünyâ feinnelcahıyme hiyelme’vâ ve emmâ men hâfe mekaâme rabbihi ve nehennefse anilhevâ feinnelcennete hiyelme’vâ.”
O gün insan ne yaptığını, (çalışmasını) görecektir. (Kişinin kendi çalışması önüne gelecektir.) Cehennem, (her bakanın görebileceği şekilde) kendisine gösterilir. Artık her kim azgınlık edip dünya hayatını tercih ederse şüphesiz ki cehennem öyle kimselerin varacağı bir yerdir. Fakat kim Rabb’inin makamından korkar da, nefsani arzularından kendisini alıkoyarsa onun varacağı yer de elbetteki cennettir.

İnsanoğlu nefsine uyarak dünya hayatını tercih edebilir, ya da ruhun talebine uyarak ahiret hayatını tercih edebilir. Bu iki tercihten insan için doğru olan kesinlikle ahiret hayatıdır. Hatta dünya hayatını ahiret için kullanmasıdır. Kur’ân-ı Kerim’de dünya hayatı, mal ile temsil ediliyor.

18- ?KEHF- 46; “Elmâlü velbenûne ziynetülhayâtiddünyâ, velbâkıyâtüssâlihâtü hayrün inde rabbike sevâben ve hayrün emelâ.”
Mal ve çocuklar dünya hayatının süsüdür, ziynetidir. Allah katında bâki olan ise derecat kazandıran salih amellerdir.

İşte kişi ya dünya hayatının ziyneti, süsü olan mal ve çocukları tercih edecektir veya bâki olan salih ameli tercih edecektir. Salih amel, biliyorsunuz zikirdir. Kişi, 7 tane kalp şartının sahibi olması halinde Allahû Teâlâ’nın emrettiği zikri yapar ve bu zikir nefsini ıslah edecektir. İşte bir tarafta salih amel, öbür tarafta mal ve çocuklardan vücuda gelen dünya hayatının ziyneti.
Biliyorsunuz bizimle Allah arasındaki ilişkilerde 28 basamak var. Bu 28 basamağın 24’üncüsü Zühd kademesidir. Kur’ân-ı Kerim’imizde Yusuf Suresi’nin 20. âyet-i kerimesinde negatif zühd ifade edilmiştir. Negatif Zühd, kişinin dünya malına rağbet etmesi, zikri unutması anlamına geliyor. Pozitif Zühd ise bunun tam tersi olan, kişinin dünya malına zahid, Allah’ın zikrine rağbetkâr olmasıdır. İşte dünya malına zahid, Allah’ın zikrine rağbetkâr olan kişi ahiret hayatını dünya hayatına tercih eden insandır. Ama dünya malını tercih eden, ahiret hayatını geride bırakan, zikri az bir kişi de dünya hayatını ahirete tercih etmiştir.
Her halükârda bizlerin doğru düşünme alışkanlığı içerisinde tercihimizi doğru yapmamız lâzımdır. Doğru tercih bizi doğru çalışmaya götürecektir. Ve doğru çalışma bizi Allahû Teâlâ’nın indinde en üst seviyede mukarreblerden kılacaktır. Yüce Rabb’imiz Kur’ân-ı Kerim’de bunu çok işlemektedir ve özellikle de bizi dünya malına karşı hep uyarmaktadır.

89- ? FECR-20; “Ve tühıbbûnelmâle hubben cemmâ.”
Malı bir yığma tutkusu ve hırsı ile çok seviyorsunuz.

90-? BELED-6; “Yekuûlü ehlektü mâlen lübedâ.”
O: “yığınla mal tüketip, yok ettim diyor.”

Ve Allahû Teâlâ Tevbe Suresi’nin 34. âyet-i kerimesinde Allahû Teâlâ’nın yolunda bir çok din adamının haksız yere insanların malını tükettiklerini ifade ediyor.

9-? TEVBE-34 “Yâ eyyühelleziyne âmenû inne kesiyren minel’ahbâri verrühbâni liye’külûne emvâlennâsi bilbâtılı ve yasuddûne an sebiylillâh.”
Ey iman edenler! Gerçek şu ki (Yahudi) bilginlerinden ve (Hristiyan) rahiplerinden çoğu insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar.

35- ? FATIR-15; “Yâ eyyühennâsü entümülfukarâü ilallahi, vallahü hüvelganiyyülhamiyd.”
Ey insanlar! Siz Allah’a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise ganiy (hiç birşeye ihtiyacı olmayan)dır, hamid (övülmeye layık)tır.

Eğer biz sürekli Allahû Teâlâ’ya ihtiyaç içindeysek, Allah’ın emrine tâbî olmamız, teslim olmamız gerekir.

?47- MUHAMMED-38 ;“Hâ entüm hâülâi tüd’avne litünfikuû fiy sebiylillâh, feminküm men yebhal, ve men yebhal feinnemâ yebhalü an nefsih, vallahülganiyyü ve entümülfukarâ, ve in tetevellev yestebdil kavmen gayreküm sümme lâ yekûnû emsâleküm.”
İşte siz öyle kimselersiniz ki, Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz ama buna rağmen sizden kimi cimrilik etmektedir. Kim cimrilik ederse artık o ancak kendi nefsine cimrilik etmektedir. Allah ise ganiydir.

Fakir olanlar ise sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız, sizden başka bir kavmi getirip değiştirir, sonra onlar sizin benzerleriniz de olmazlar, sizin gibi mala cimrilik etmezler. Onlar Allah’ın yolunda infak ederler.
Yüce Rabbimiz her zaman dünya hayatını kazanmamızı ama bunu Allah yolunda feda etmemizi, Allah yolunda tüketmemizi istiyor.
Mal sahibi olmamak demek, aç susuz durmak, çalışmayı terketmek anlamına gelmiyor. Fark Allah’tan kaynaklanan değerleri, maddeden kaynaklanan değerlerin üstünde tutmaktır. Yâni ilmi mala tercih etmektir. Mü’min, ölümlüye (faniye) yâni mala teslim olmak pahasına kendisine sunulan Allah’ın ilim, irfan nimetini terketmez. Çünkü, dünya hayatının mal nimeti, önde tutulursa, tercih edilirse Allah’a ulaşma yolunun üzerindeki kişi için bir engel oluşturur ve kişinin Allah’a teslimiyetine mani olur. O halde eğer dünya malı, dünya hayatı bizimle Allah arasında bir engelse, bu engelin kaldırılması ancak Allah’ın emrettiği  

Oy Ver :
 Puan: 0     Oy Sayısı : 0
    

 
 
Anasayfa Forum Radyo İlahiler Video Hatim Ziyaretci Defteri Üyelik İletişim Radyo Sitene Ekle

EmreBerlin sitesi için özel yazılmıştır 2000 - 2012

SincanSoft.com