İLAH
İlâh kelimesi Arapça bir kelime olup “elehe” veya “elihe” kökünden gelir. Lügatte: ısınmak, alışmak, birisine aşırı sevgi ile yönelmek, kulluk etmek, örtünmek, gizlemek manalarına gelir.
İslami istılahta ilah; tapınılan, kendisine ibadet edilen demektir. İlah; ibadet edilmeye layık, yani kudret ve kuvveti önünde huşu ile boyun eğip ibadet ve itaat edilmeye layık, herşeyin O’na muhtaç olduğu bir varlık demektir. İlah kelimesi gizlilik ve esrarengizlik manalarına da gelir ki, böylece ilah görülmez ve ulaşılmaz bir varlıktır.
İlah Kavramı Şu Anlamlara Gelir:
- Otorite sahibi
- Kanun koyan
- İbadet edilen
- Rızık veren
- Hesaba çeken
- İhtiyaç duyulan
İlahlık ve otorite birbirini gerektirir. İlah denildiğinde, aklımıza, hayatımız için kanun koyan, nizam ve hukuk belirleyen ve kayıtsız şartsız hakimiyet sahibi Allah (c.c.) gelmelidir.
İnsanın fıtratında kendinden üstün bir varlığa yalvarma ve tapınma ihtiyacı yatar. Her insan bir şeye tapar. İnsanlar fıtrattan gelen ilah edinme ihtiyacını sadece Allah’a yöneltmezse, başka ilahlara tapar ki, bu da insanı küfre sokar. Kur’an-ı Kerim’de öncelikle Allah’ın ilahlığı üzerinde durulur. Tek ilah Allah’tır, yani kendinden başka kulluk edilecek, tapınılacak, yönelinecek başka bir ilah yoktur. Cahiliyye döneminde, gerek Mekke müşrikleri gerek yahudi ve hristiyanlar Allah’a inanıyorlardı; fakat Allah’ın ilahlık vasıflarını başkalarına vererek, Allah’a karşı en büyük yalan olan şirke düşmüşlerdi.
İlah tektir ve O da Allah’tır. Allah; her şeyi yaratan, insanları bir gün bir araya toplayacak olan, öldüren ve dirilten, kendisine güvenilen, yalvarılan, sığınılan, kendisi için zaman ve mekan sınırı olmayan ve varlıkların eksikliklerinden bütünüyle uzak olandır. O halde bütün bunlara gücü yeten “ilah” tır ve O da bir tanedir. Birden fazla ilah olması mümkün değildir. Allah bu konuda şöyle buyuruyor:
“Allah hiç evlat edinmemiştir. O’na ortak hiç bir ilah da yoktur. (Öyle olsaydı) bu takdirde her ilah kendi yarattığıyla gider ve elbette kimi kimine üstün çıkıp büyüklenirdi. Allah Onların ( müşriklerin ) bütün isnatlarından münezzehtir.” (Mü’minun, 95)
Yani, her ilah başka bir şey dilerdi. Her ilah diğerinden farklı bir şey yapmak, bağımsız olduğunu ve egemenliğini göstermek isterdi. Bunun sonucunda da bütün kainat yerle bir olurdu. Halbuki kainatta muazzam bir düzen vardır. Öyleyse kainata hükmeden
ilah tekdir ki, O da Allah’tır. Bütün kainat, içindeki varlıklarla birlikte, gücü her şeye yeten, bilgisi her şeye ulaşan bir İlah’ın kontrolündedir. İnsanlar bu İlah’a yönelirler, O’na dua ederler. Korkuları bu İlah’tandır, güvenleri de bu İlah’adır. Bu İlah’a her şeyiyle bağlıdırlar, O’nu her şeyden çok severler. Elbette bu ilah alemlerin Rabbi olan Allah’tır. La ilahe illallah kelimesinde belirtildiği gibi Allah’tan başka ilah yoktur.
İlahlık vasıflarının en önemlisi, Allah’ın hayatımız için kanun koyan, nizam ve hukuk belirleyen olmasıdır. Eğer kanun koyma, insanlar için hukuk belirleme Allah’tan başkalarına verilirse, bu onlara ilahlık vasıflarını da vermek olur ki. bu da şirktir. Bu manada kanun koyucu olarak ilahlık taslayan tağutlar tarih boyunca çıkmıştır ve çıkacaktır. Günümüzde ve tarihte en çok görülen şirk çeşiti budur.
“Kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse, muhakkak ki, kopmayan sapasağlam kulpa yapışmış olur.” (Bakara, 256)
Kur’an-ı Kerim bize bütün Peygamberlerin tevhid akidesiyle gönderildiğini bildirir. Ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor:
“Ey Muhammed! Senden önce gönderdiğimiz her Peygambere; Benden başka ilah yoktur, Bana ibadet/kulluk edin diye vahyetmişizdir.” (Enbiya, 25)
Peygamberlerin görevleriyle ilgili ayetler, tevhid’in temelinin Allah'a ibadet etmek olduğunu açıkça beyan ediyor. Peygamberlerin gönderilişlerindeki temel amaç, insanları Allah'a ibadet etmeye çağırmaktır.