Kurân'ı Yaşadıkça...
Bir insan ki; yenilmez, ne kalem, ne tüfekle;
Ne saray sofraları, ne kuru bir ekmekle.
Bir insan ki; dünyada, korkusuz bir yürekle,
Allah'a vekîl olur, Kurân'ı yaşadıkça...
Bir inanç ki; sarsılmaz, ne tayfun, ne tûfanla;
Güçlenir sabır denen, en zorlu imtihanla.
Bir inanç ki; beslenir, her nefeste îmanla,
Sonsuzlara tâc olur, Kur'ân'ı yaşadıkça...
Bir vicdan ki; düşmeden, nefsin tuzaklarına;
Mahşer penceresinden, bakar kul haklarına...
Bir vicdan ki; her çağda, zulmün uşaklarına,
Adâleti haykırır, Kur'ân'ı yaşadıkça...
Bir gönül ki; dost olur, ''aman'' diyen düşmana;
Şevkati şükran bilir, yaratılmış her cana.
Bir gönül ki; paklanır, kin ve kibirden yana;
'Yer ile yeksân' olur, Kur'ân'ı yaşadıkça....
Bir huzur ki; bozulmaz, şeytanî şüphelerle,
Ne tabiî afetler, ne de başka bir şerle...
Bir huzur ki; barışır, o ilâhi kaderle;
Ruhlara sükûn verir, Kur'ân'ı yaşadıkça...
Bir edep ki; hayânın, gölgesinde barınır,
Ahlâk imbiklerinden, süzüldükçe arınır...
Bir edep ki; namusu, servetten önde tanır;
Âyetlerle yıkanır, Kur'ân'ı yaşadıkça...
Bir hayat ki; doyumsuz, her mevsimi bir bahar;
Her baharda bin meyve,her meyvede bin tad var.
Bir hayat ki; ölümsüz.. Çünkü aslında mezar;
Bir cennet kapısıdır, Kur'ân'ı yaşadıkça...
Bir sevda ki; titretir, yürekleri derinden;
Dağılır kâinata, Medine göklerinden..
Bir sevda ki; açılır, semâlar kaç yerinden,
Muhammed nûru ile, Kur'ân'ı yaşadıkça...
Bir dünya ki; ne açlık, ne cinâyet, ne savaş,
Ne kan ağlayan mazlum, ne gözlerde damla yaş.
Bir dünya ki; ufuklar, ağarır yavaş yavaş;
Sabahlar müjdelenir, Kur'ân'ı yaşadıkça...
(1992)
|