Molla Hüsrev: "İhrama bürünmek (giymek), Arafat'ta vakfe yapmak ve ziyaret tavafında bulunmak haccın farzlarıdır. Şayed bunlardan birisi edâ edilmese hac batıl olur ve gelecek yılda kazâ etmek icabeder. İhrama bürünmek; tıpkı namazdaki iftitah tekbiri gibi şarttır. Geriye kalanlara, (yani Arafat'ta vakfe'ye durmak ve ziyaret tavafı yapmak) haccın rükünleri de denilmiştir"(57) hükmünü zikreder. Dürri'l Muhtar'da: "Haccın farzları üçtür. Birincisi: İhramdır. İhram, başlarken şarttır. Sonu itibariyle ona rükün hükmü verilir. Hatta hacca yetişmeyene, gelecek sene kaza etmek için ihramda kalmak caiz değildir. İkincisi: Arafat'ta vakfe zamanında durmaktır. (Arafat, Mina tarafında bir yerin ismidir. "Tanışma" manasına gelen "Marifet'ten" yapılmış bir ismi cemidir). Bu yere Arafat denilmesi, Hz. Adem (as) ile Hz. Havva'nın orada tanıştıkları içindir. Üçüncüsü: Ziyaret tavafının ekserisidir. Bunların ikisi rükündür" hükmü kayıtlıdır. İbn-i Abidin bu metni şerhettikten sonra "Tetimme" diyerek, bu farzlara şunların da eklenmesi gerektiği üzerinde durur: "Haccın farzlarından şunlar kaldı: Tavafa niyyet, farzlar arasında tertib: evvelâ ihram, sonra vakfe, sonra ziyaret tavafı yapılacak. Her farzın vaktinde yapılması. Şu halde vakfe, arefe gününün zevalinden, bayram gününün fecrine kadar yapılacak, ziyaret tavafı ondan sonra ömrün sonuna kadar yapılabilir. Bir de yeri, yani vakfe yapmak için Arafat'tan bir yer ve tavaf için Kâbe'nin kendisi. Vakfeyi yapmadan cimaı (cinsi münasebet) terk etmek de farzlardan sayılmıştır."(58)
HACCIN VACİBLERİ
Feteva-ı Hindiyye'de: "Haccın vacibleri şunlardır: Müzdelife'de vakfe, Safa ile Merve tepeleri arasında sa'y etmek, Cemreleri taşlamak (Şeytan taşlamak), saçları traş etmek veya kısaltmak ve Sader (veda) tavafını edâ etmek, Tahavi Şerhinde de böyledir"(59) hükmü kayıtlıdır. Müzdelife'deki vakfeye "Cem" adı da verilir. Bu şekilde isimlendirmenin sebebi, Hz. Adem (as) ile Hz. Havva (r.anhüma)'nın, bu mahalde bir araya gelip gerdeğe girdikleri içindir.(60) Bu hâdisenin, insan neslinin ortaya çıkması noktasında önemi büyüktür. Safa ile Merve arasında sa'y etmek, Hanefi mezhebinin müctehid imamlarına göre vacip, diğer üç mezhebin imamlarına göre rükündür. Safa ile Merve, Kâbe'nin yakınında karşı karşıya bulunan iki tepedir. "Safa" denilmesi, üzerinde Satvetûllah olan adem Aleyhisselâm oturduğu içindir. Merve'ye de, üzerinde kadın, yani Hz. Havva oturduğu için bu isim verilmiştir. Müennes olması bundandır.(61)
HACCIN SÜNNETLERİ
Feteva-ı Hindiyye'de: "Haccın sünnetleri: Kudûm tavafı yapmak, erkeklerin kudûm ve ziyâret tavafında remel yapmaları (Reml: Adımları kısaltıp, omuzları silkerek çalımlı bir şekilde yürümektir. Tavafın ilk üç şavt'ında yapılır), Safa ile Merve arasında sa'y ederken, orada bulunan iki direk arasında erkeklerin süratlice geçmeleri, Bayram gecelerinde Mina'da yatmak, arefe günü, güneş doğduktan sonra Mina'dan Arafat'a gitmek, Müzdelife'den Mina'ya bayram günü sabahı, henüz güneş doğmadan hareket etmek, Müzdelife'de gecelemek ve cemreler arasında (Şeytan taşlama esnasında) tertibe riayet etmektir. Bahrû'r Raik'te de böyledir"(62) hükmü kayıtlıdır.
HACCIN EDEBLERİ
Hacc gitmeye niyyet eden mükellef'in; borçlarını ödemesi esastır. Bilhassa üzerinde Zekât ve Öşür borcu varsa, mutlaka bunları edâ etmelidir. Dürri'l Muhtar'da "Haccın nevileri" üzerinde durulurken: "Hacc bir defa farzdır. Çünkü onun sebebi Beytullahtır. O ise birdir." Birden ziyadesi nafile olur. Bazen de vacib'tir. Nitekim Mik'atı ihramsız geçerse böyledir. Çünkü ileride izah edeceğimiz vechile o kimseye iki ibadetten biri vacip olur. Eğer haccı tercih ederse, vücûbla vasıflanır. Bazen haram olmakla da vasıflanır. Haram malla hac böyledir. Kerahetle vasıflandığı da olur. İzni gereken kimseden izinsiz hacca gitmek böyledir. Nevazil'de beyan edildiğine göre, çocuğun henüz sakalı bitmemişse sakalı bitinceye kadar babası haccına mani olabilir" hükmü beyan edilmektedir. İbn-i Abidin bu metni şerhederken: "Haram malla hac böyledir. Bahır'da da böyle denilmiştir. Bunu riya için yapılan haccla temsil etse dahi iyi olurdu. Zira denebilir ki: Haccın kendisi mekânı mahsus'u ziyarettir ve haram değildir. Haram olan, haram malı harcamaktır. Bunların arasında ise telâzüm yoktur. (Birinden diğeri lâzım gelmez). Nasıl ki, gasbedilen yerde namaz kılmakla farz yerine geçer. Haram olan gasbedilmiş yerin meşgul edilmesidir, fiil namaz olduğu için haram edilmiş değildir. Çünkü farzın haramla vasıflanması mümkün değildir. Burada da öyledir. Zira haddi zatında hacc emredilmiş bir ibadettir. Haram olması sarfiyat cihetiyledir. Galiba ona "Haram" denmesi, malın haccda dahlü tesiri olduğundandır. Hacc, bedenin ameli ile maldan mürekkeptir. Nitekim arzetmiştik. Onun için Bahır sahibi "Hacca giden kimse helâl nafaka toplamaya çalışır. Çünkü haram malla hacc kabul edilmez. Nitekim Hadis'te beyan buyurulmuştur."(63) buyurmaktadır. Sonuç olarak; Hacca niyet eden mükellef'in, sırf Allahû Teâla (cc)'nın rızasını gözetmesi ve helâl malla yola çıkması esastır. Zekâtı ve öşürü edâ edilmemiş mal, hacc ibadeti için elverişli değildir.
Feteva-ı Hindiyye'de: "Haccın edebleri" beyan edilirken, "Hacca gidecek olan mükellef; borçları varsa ödemelidir. Haccla ilgili olarak, akıl ve rey sahibi olan kimselerle istişare etmesi gerekir. Yol arkadaşları ve vasıta hususunda istihare etmelidir."(64) Hacc yolculuğu esnasında; her türlü gösteriş ve riyadan sakınmalı, ihlâs hususunda titizlik göstermelidir. Kendisinde hakkı bulunan kimselerin, haklarını ödemeli ve helâlleşmelidir. Beraber çalıştığı (Mesai arkadaşlarıyla) kimselerle de helâlleşmesi gerekir. Fethû'l Kadir'de de böyledir. İbadetlerindeki (Namaz, zekât, öşür vs.) noksanlıkları kazâ etmeli, bunlardan dolayı (Kazaya bıraktığı için) pişman olmalı ve bir daha yapmamaya kat'i olarak niyyet etmelidir. Bahru'r Raik'te de böyledir. Bir ameli başkası görsün, başkası işitsin diye yapmaktan, övünmekten ve her türlü ihtişamdan sakınmalıdır, tevazû içinde olmalıdır. Bu sebebledir ki; bazı alimler hacc yolunda mahmil'e (Deve üzerinde iki kişinin oturabileceği süslü oturak) binmeyi kerih bulmuşlardır. Ancak "Riya" ve "gösterişten uzak olursa mahmile binmek mekruh değildir" diyenler de vardır. Tam helâl olan bir nafaka ile haccetmelidir. Çünkü haram mal ile yapılan hacc makbûl olmaz. Zoraki alınmış bir mal ile hacceden kimsenin üzerinden hacc farizası sakıt olmakla birlikte, böyle yapmak haramdır. Fethû'l Kadir'de de böyledir. Yenabi'de: "Hacca giden kimse, ailesinin nafakasını noksansız olarak bırakır, hac yolculuğuna temiz bir nefs ile çıkar. Her yerde (açık ve gizli), bilhassa hac yolculuğunda Allahû Teâla (cc)'dan daha fazla korkar. Allahû Teâla (cc)'yı bol bol zikreder. Öfkelenmez, işlerini vakarla ve sükûnetle yapar. Lüzûmsuz konuşmayı ve boş şeyleri terkeder" denilmiştir. Tatarhaniyye'de de böyledir"(65) denilmektedir. Esasen hacca giden kimsenin evinden çıkarken; tıpkı dünyadan çıkıyormuş gibi hareket etmesi ve dünyevi endişeleri bir kenara bırakması lâzımdır.