8)Ka'bu'l-Ahbar şöyle rivayet etmiştir: Allah Teala, Muhammed'i yaratmak istediğinde, Cebrail'e (a.s.), kendisine gelmesini emretti. Cebrail (a.s.), Rasulullah'm kabrinin bulunduğu yer olan kabza-i beyza'yı ona getirdi. O, Tesnim (cennette bir pınar) suyuyla yoğruldu. Sonra cennet nehirlerine daldırıldı, göklerde ve yerde dolaştırıldı. Melekler Adem'i tanımadan önce Muhanımed'i ve faziletini tamdılar. Daha sonra Muhammed'in nuru Adem'in alnında görülüyordu. Ona: Adem! Bu, senin soyundan olan peygamberlerin efendisidir, denildi.
Havva, Şife hamile kalınca, ö nur Adem'den Havva'ya geçti. O, her batında iki çocuk doğurmuştu. Ancak Şit böyle değildi. Çünkü Muhammed'in şerefine onu tek başına doğurdu.
O (nur), Rasulullah (s.a.v.) doğuncaya kadar devamlı temiz olandan temiz olana geçti.
9)İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir:
- Ey Allah'ın elçisi! Adem cennetteyken neredeydin? dedim. Rasulullah (s.a.v.):
- "Onun sulbündeydim (belkemiğindeydim). Ben onun sulbünde o-larak, dünyaya indim. Babam Nuh'un sulbünde gemiye bindim. Babam
İbrahim'in sulbünde ateşe atıldım. Benim anne ve babam asla zina yaparak birleşme dil er. Ben, Ademoğulları soylarının en hayırlı en temiz olanlarından, devirden devire, aileden aileye geçe geçe, sonunda, şu i-çinde bulunduğum aileden meydana getirildim. Allah, bana peygamberlik vaadetti. Beni Tevrat'ta müjdeledi. İncil'de de adımı ilan etti. Yer benim yüzümden gök de beni görmek için parlar" dedi. El-Abbas:
- Ya Rasulellah! Ben seni övmek istiyorum, dedi. Rasulullah ona:
- "Söyle, ağzma sağlık" dedi. El-Abbas şu şiiri söylemeğe başladı:
- "Daha önce gölgelerde ve yaprağın ayıp yerlerini örttüğü yerde iyi bir hayat sürüyordun.
Sonra dünyaya geldin. Ama ne insandın, ne et parçasıydm, ne pıhtıydın.
Nesr ve ona tapanlar sulara boğulurken sen gemilere binen meni daml asıydın.
Görünmeden Halil'in (İbrahim'in a.s.) atıldığı ateşe geldin. Yanmadan onun içinde dolaşıyordun.
Bir sulbten bir rahime geçiyorsun. Bir alem gidince, başka bir alem ortaya çıkıyor.
Hindif ten gelen faziletine şahit olan senin soyun çok şereflidir.
Sen doğunca yeryüzünü aydınlattın.
Senin nurunla ufuk aydınlandı. Biz o ışıkta, nurda ve doğruluk yollarında yürüyoruz