Insan kücük bir kainat ve kainat koca bir insan.

Birinin varligi digerini gerekli kildigi gibi, bir digerinin yok oldugunu düsünmek, yine digerinin varligini anlamsizlastiriyor.

Kainat nicin var, diye bir soru tevcih edildiginde verilecek cevab "insan" icindir olsa gerekir.

Insan, kainati okuyarak hem kendi varligini kesfedecek, hem de varliginin asil sahibi olan Yüce Yezdani bilecek.

Kainat ise bir nizam ve intizam icinde kendisine yüklenmis olan manevi programi icra edecektir.

Her ikisinin varligi birbirine muhtac oldugu kadar, kaim ve daim olabilmeleri de yine karsilikli ihtiyactan dogmaktadir.

Insan kainati okuyacak, kainat'da sahifeleri acildikca insana o engin ve dipsiz alemlerinden "O'nu" (Celle Celaluhu) tanitacaktir.

Su an icinde bulundugumuz mekani söyle bir gözümüzle teftis edelim. Kimler var kimler yok.

Varligindan haberdar oldugumuz lakin göremedigimiz esya ve insanlar suhudi alemde gayb misali gibi yok hükmündedirler. Ancak varliklarindan haberdar olmamiz onlarin tamamen yok olduklari hükmünü ortadan kaldiriyorlar.

Ne zaman ki birebir temas ve alaka kuruyoruz, müsahede aleminde onlarin mevcudiyetini kabul ediyoruz. Uzak ve yakin fark etmiyor.

Mesela; Amerika gibi devasa bir devletin varligini biliriz. Bu bize egitim, ögretim, okuma veya nesir yollari ile tanitilir ve biz onlarin varligindan haberdar oluruz. Buna ilme'l yakin de diyebiliriz.

Bir de o ülkeyi ziyaretimiz vardir ki bizzat görmüs olmakla ayne'l yakin derecesine ulasiriz.

Orada yasamamiz, nefes almamiz, örf ve adetlerini ögrenmek, kültürü ile hemhal olmak ve icice yasayarak o ülke hakkinda her türlü malumat sahibi olup iyisini kullanma ve kötüsünden kacinma ve uzak durma gibi bir durumumuz olur ki bunu da Hakke'l yakin olarak vasiflandirabiliriz.

Bir anlamda bizim icin gayb hükmünde olan bu ülke bizim icin müsahede aleminde var olma decesine cikmis olup artik O'nun varligindan asla süphe etmeyiz. Hem ilme'l yakin, hem ayne'l yakin ve hem de hakke'l yakin sahibi olmus olarak.

Lakin bu maddi alemle ilgili olan bölümdür.

Bu; gayb aleminin suhudi boyut'da "asikar" olma derecesine yükselmesidir.

Iman eksenli insanlar icin gayb aleminin asli ise gizli ve görünmeyen kisminda olan gerceklerdir.

"Onlar ki; gayb'a inanirlar, namazlarini dosdogru kilarlar, kendilerine verdigimiz rizik'dan infak ederler."
EL- Bakara, 2


Bu anlamda imani esaslarimizin alti maddesini teskil eden asillar akla gelmektedir.

Lakin bu da bizim icin yok hükmünde degildir. Zira birinci derecede imanimiz vardir ve bizler inandigimiz degerler ölcüsünde bunlarin varligina ilme'l yakin inaniriz.

Bu mana da imanimiz henüz ayne'l yakin derecesinde degildir. Bunun icin belirli merhalelerin katedilmesi gerekmektedir. Bu da insanin yine kendisini bu yolda birtakim fedakarlik ve zorluklari gögüsleyerek yol almasi ile mümkündür.

Insanoglu icin gecerli olan düsüncelerden biri de, hic süphesiz ebedi bir hayat sahibi olabilmek, hic yaslanmamak ve hatta mümkünü olsa ölmemektir. Bu duygu bir gercegin sessizce tezahür edilisidir. Lakin cogumuz bunu düsünmeye firsat bulamayiz.

Karni acikan bir insan icin ilk akla gelen acligini yatistirmaktir yani yemek yemesi gerekmektedir. Keza susayan bir insan icin de susuzlugunu tatmin etmek ilk akla gelen hadisedir. Uykusu gelen icin uyku, Üsüyen icin sicaklik, aglayan icin gülmek, dertli icin derman vesaire.

Anlasilan odur ki insan icgüdüleri ile bir seylere ihtiyac duyuyor. Ihtiyac ise karsiligi olmadigi zaman manasizlasiyor. Kalem denilince yazi akla gelisi gibi.

Yoklugu izah etmeye calisirken deginmeye gayret ettigimiz gibi varligindan haberdar olmadigimiz hic bir seyi insan olarak istememiz, arzu etmemiz mümkün degildir. Yani, yemegin varliginda acligimiz tatmin oluyor, suyun varliginda susuzlugumuz.

Ayni sekilde ölmek istememiz ve ebedi bir hayat sahibi olmayi arzu etmemiz dahi ebedi bir hayatin varligindan bize haber veriyor. Yoksa insan böyle bir duyguya nasil sahib olabilir?

Olmayan bir sey arzu edilebilir mi?

Olmayanin hayali bile mümkün degilken insan icin son derece ehemmiyetli ve bir o kadarda hayati bir özellik tasiyan bu duygulara sahib olmasi nereden cikabilir.

Böyle bir sey olmasa idi herhalde bu duyguya ilk sahib olan veya bu duyguyu ilk kesfeden insan bir "Mucid" edasiyla insanligin karsisina cikardi.

Demek oluyor ki; Rabbimiz vermek istiyor ve biz diliyoruz. "Var" denilen sey olmasa bu mümkün olamayacagi gibi olmayan seyleri istemek dahi mümkün olmazdi.

Bu örnek dahi bize gayb olarak bildigimiz varliklarin mevcudiyetinden haber verirken halen "görmedigime" inanmam demenin de bir manasi kalmiyor.

Lakin imtihan geregi bir Cilve-i Rabbaniyye olan bu meselelerin kapisini aralayabilmek de "Iman" dedigimiz kapi anahtarina sahip olmakla mümkün oluyor.

Mümkün'ü imkan daire'sine cekebilmek "gören kör, duyan sagir, anlamayan akil" ile gerceklesmez!

 

selam ve hürmeterimle...

Oy Ver :
 Puan: 0     Oy Sayısı : 0
    

 
 
Anasayfa Forum Radyo İlahiler Video Hatim Ziyaretci Defteri Üyelik İletişim Radyo Sitene Ekle

EmreBerlin sitesi için özel yazılmıştır 2000 - 2012

SincanSoft.com