“Her yan Be’ydi şimdi, her şey Be.

Be’ye bağlanınca Elif, Elifliğini bildi.

Her şeyi Be ile tefsir etti.

Dünya dediğin bir tefsir hikâyesi, yol verdi, geçsindi.”

“O kadar çok sevdi ki Elif, Be’yi. Kıyamete değin hiçbir kadının hiçbir erkeği böyle sevemeyeceğinden emindi.”

O kadar çok sevdi ki Elif, Be’yi.Elif kimi bu kadar sevebilirdi?

Nasıl sevdiyse öyle sevildi zannetti.Ama nerden bilebilirdi ki? Nerden bilsindi?

Sanki her şey susmuştu onları dinliyordu.Kulak kesilmişti kuşlar,ırmak ve bulut.Soluğunu tuttu Elif,Be’nin sesini duydu.

Be ona aşkı anlatıyordu.Dikkat etti Elif.
Be’nin kendi sözcükleri yoktu.Ona aşkı,Elif’in sözcükleriyle anlatıyordu.
Bir şey olmuştu ama kendine ne olduğunu anlayamadı Elif önce.
Bu olanla da uyum içinde geçinilir zannetti.
Can evinden vurulmuştu oysa yara sıcaktı,henüz duymuyordu.
Halinin kelimesini bulamadı,ancak kelimelerle yetindi.
Bir büyük boşlukta çığlık kopmuş gibi.Çığlığı atan görünürde yokmuş da,ses hala çınlıyarak devam ediyormuş gibi.
Bir uçurumdan düşerken kolundan yakalayan el uçurumun kendisine dönüşmüş gibi.
Bir uçurumdan düşmüş öylece hareketsiz kalmış gibi.
Dünya aniden bitmiş,bundan sonrası ölüm gibi.
Ölmedi.Bundan sonrasını da yaşadı.
Bundan sonrası?
Taşıdı.Taşıdıkça ağırlaştı.
Olan olmuştu bir bunu anladı da olanı içine nasıl sığdıracak,nasıl hazmedip sindirecek Elif bunu anlamadı.Bir daha toplanması mümkün olmayan bir kırılışla kırıldı.
Üzerinden tekinsiz bir rüzgar geçmişlere mahsus ürpertiyle kaçtı odalara günlerce.
Kimselere görünmek istemedi,kimseleri görmedi.Yüzlerce düşüncede battı.Kendi içine çevirdi gözlerini.Bütün gidişler eninde sonunda aynı kapıya çıktı.
Aşkın belası ,aşkla hesaplaşmaya kalkması,bir aşkta aşkın yorumunu yapması.Olanın bitenin ne olduğunu anlamak isteği.Elif’in en büyük girdabı oldu.
Keşke bitenin neye bittiğini anlasaydı.Ölü bir balık gibi böyle denize vurup durmasaydı.
Allah’ım dedi.
Kalp bilgimi arttır.Ki olup biteni daha iyi anlayayım.Anlarsam dayanırım.
Ne kalp bilgisi arttı,ne olup biteni anladı.Çözdükçe düğümlendi.Anlamaya çalıştıkça boğuldu.
Aşkıyla yüzleşip de sağ salim çıkamayınca bu kez aşkın kavram olarak kusurlu olduğuna karar verdi.Yaratılşından mücrimdi aşk duygusu.Netice de aşkı aşkı yalanlamaktan başka varlık hükmü kalmıyordu.

Ama aşk yalanlanınca da geriye bir tek karanlık kalıyordu.Oysa karanlığa tahammülü yoktu Elif’in .

Ama bu acıya dayanmak mümkün değildi.
Peki zaman her acının ilacı değil miydi?
Gözden ırak olan gönülden ırak olmuyormuydu?
Aşk bile olsa herşey en sonunda bitmiyor muydu?

Bitmiyordu.

Bir adım sonrası ölüm
Ölünmüyordu.Sürünüp gidiyordu.
Bir daha Be katılsa öfkesine sular gibi durulacaktı biliyordu.
Her şey eskisi gibi olabilirdi belki.Küçük bir kapıyı açık bıraktı.
Olmadı.O da kendiliğinden kapandı.
Değmezmiş diyebilseydi.

Allah’ım değmeyenle oyalama beni. Öyle bir oyalandı ki değip değmediğini bile bilmediğinde, dönerim zannetti de bir adım geriye dönemedi.

Ne kadar abesti aşkın yüzü.

Dahası ne çok yüzü vardı.Aşkın bir yüzü,aşkın iki yüzü,Aşkın yüzsüzlüğü.
Vefa,ihanet,ahd.Hepsi birbirine karışıyordu.
Uğrunda ahidler bozulan,ahde vefasızlık ediyordu.

Allah’ım dedi

Ne olur yanılma olmasaydı.

Ne büyüktü vaad ve toprak ne kadar küçükmüş.

Gördü.Görmek an meselesi değil ama.Zaman meselesi şimdi.
Gördüğünün aslında kendi görme kabiliyetinden daha fazlası olmadığını,okyanusun kıyısında,gelgitler arasında neden sonra fark etti.Yani bu Be ne kadar olsa da Elif’in gördüğü kadardı.

Bir Elif’i çekemeyen Be…

Öyle ağırdı ki üzerine yıkılan mana,artık hallerini bilindik kelimelerle ifade edemedi Elif.Bir acı ki artık hallerini bilindik kelimelerle ifade edemedi Elif.Bir acı ki kelamda bu halin karşılığı yok acıdan başka.
Bundan sonra derin denizlerin yalnızlığı olsundu.
Hesapları bu dünyaya sığmadı,çözümünü bir başka dünyaya bıraktı.

Üzüntüsünün artık Be’ye dair bile olmadığını fark etti.

Kederi yön değiştirdi.

Gel zamanı çıktı,neredeyse denizin ortasında kalmış kumsal evinden.Ayak bilekleri ıslandı.

Karanlık kentin kapısına dayandı,geçtiği uzun ve meşakkatli bir yoldu.Gecenin otobüsleri güçlü yolcularıyla uzaklaşırken tehlikeli mesafelere,onun kara,kapkara giysileri bıraktığı yerde duruyordu.Önce portakal çiçeklerinden yapılma tacını çıkardı başından,son bir kaç deniz kabuğunun üzerine çözdü saçlarının örgülerini.Sonra beyaz giysilerini sıyırdı ,döküverdi ayaklarının dibine.Sol ayak bileğinden yasemen bileziğini çözdü…

Cübbesini usulca geçirdi sırtına,sonra başlığını çekti taa gözlerinin üzerine indirdi.Demir kapıdan geçip içeri girdi.Kimse yadırgamadı varlığını.Sanki herkes onun bir gün döneceğini biliyordu.Sanki hiç gitmemişti.Kente doğru ilk adımını atarken ,hiç olmazsa karanlık samimi,diye mırıldandı,hiç olmazsa tek rengi vardı onun…..”

“O kadar çok sevdi ki Elif, Be’yi.Elif kimi bu kadar sevebilirdi 

Oy Ver :
 Puan: 0     Oy Sayısı : 0
    

 
 
Anasayfa Forum Radyo İlahiler Video Hatim Ziyaretci Defteri Üyelik İletişim Radyo Sitene Ekle

EmreBerlin sitesi için özel yazılmıştır 2000 - 2012

SincanSoft.com