Süleyman peygamberin sahip olduğu imparatorluğun ve ona Allah'ın bahşettiği nimetlerin ayrıntılı incelemesine gecelim.
A. Rüzgâr:Kur’an’ın gösterdiği işaretlere göre Hz. Süleyman Allah’ın, kendisine bahşettiği rüzgâra hâkimiyet gücünü kullanarak; istediği tarafa sevk ettiği “rüzgar” sayesinde, denizde yelken açan bütün gemilerin; rüzgarın itme gücü ile hareket ettiği o çağda, mallarla yüklü gemilerinin daha hızlı seyretmesini sağlayarak ticarette de büyük aşamalar kaydettiği düşünülebilir.
“Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman‘ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgârı, Onun buyruğuna verdik...” (Enbiya/81).
“Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgârı verdik.” (Sad/36)
“Gündüzün estiğinde bir aylık mesafeye gidip akşam da bir aylık mesafeden dönen rüzgârı Süleyman ‘in buyruğu altına verdik.”(Sebe/12)
“ O halde rüzgar Süleyman’ın emrindeydi ve o bir aylık uzağa deniz seferleri düzenleyebiliyordu. Burada söylemek istediğimiz şudur: Hz Süleyman; Allah'ın kendisine tahsis ettiği egemenlikle rüzgara emrederek, yarım günde yani on iki saatte, bir aylık mesafe hızındaki rüzgarı, denizlerdeki gemileri için kullanarak ticari üstünlük sağlamıştı. Akdeniz kıyısındaki limanlar Çin ve Yemen üzerinden deniz ve kara ipek yolundan gelen ticari malları Afrika ve Avrupa'nın en ücra köşelerine hızla sevk edebiliyordu. Onun rüzgâra hâkimiyeti sadece denizler üzerindeydi.
B. İnşaatçılık;Süleyman As. Aynı zamanda yapı işlerine de ağırlık vermişti. Kur'an bu hususu şöyle belirtiyor.
" Ve Şeytanları: Her bina ustasını ve dalgıcı. Ve zincirlerle birbirine bağlanmış diğerlerini buyruğu altına verdik." (Sad/37-38)
Bu sayede çok zor iş olan inşaatçılığa ağırlık verildi. Her şeyin insan emeğiyle yapıldığı o çağlarda başlanılan bir inşaat yıllarca sürüyordu.
C.BakırOnun için su gibi erimiş bakır akıttık.”(Sebe/12)
Allah, Hz. Süleyman’a, bakır madenini bahşetti. Böylece babası Davud’a demiri yumuşatarak savaş malzemeleri yapma sanatını ihsan eden yüce Allah, Süleyman’a da bakır madenini su gibi akıtarak, Davud’dan kalan demircilik sanatının üzerine bakırcılığında eklemesini sağladı. Böylece bakırcılık gelişti, bina dekorasyonları, heykeller, devasa kazan kaplar imal edilmeye başlandı.
“Süleyman için 0 ne dilerse; Mabetler, heykeller, büyük havuzlara benzer çanaklar ve taşınması güç kazanlar yaparlardı.”(Sebe/13)
Ç. Atlar: Hz. Süleyman’ın sahip olduğu nimetler arasında atlar da vardı.
Ordusunun süvari birliklerini, en iyi cins atlar olduğu bilinen Arap atları ile teçhiz etmişti.
Kur'an'ı Kerim'de ise Hz. Süleyman’ın atları ve onun bu hayvanlara olan sevgisi üzerinde durulur.
" Ona bir akşamüstü, çalımlı, cins koşu atları sunulmuştu. Süleyman:
" Doğrusu, ben bu iyi malları, Rabbimi anmayı sağladıkları için severim." Demişti. " (Sad/31-32)
Bu ayet-i kerime'den anlaşıldığı kadarıyla, kendisine bir beldeden getirilen cins atlarla, Hz. Süleyman bizzat ilgilenmiştir.
Süleyman As. Arap atlarının harika görünüşleri ve Allah yolunda kullanılan bir nimet olması hasebiyle, atları sevdiğini söylemektedir.
“Koşup, toz perdesi arkasında kayboldukları zaman: ‘Artık yeter, onları bana getirin.’ dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı(Sad/33)
D.Cinler;Hz. Süleyman babasının zamanından devam ede gelen bir hükümdarlığın sahibi idi. Bu hükümdarlığı tesis ederlerken çeşitli savaşlar yapmışlar, bu savaşlardan aldıkları ganimetler yanında savaşan düşmanlardan esirler, köleler edinmişlerdi.
“Rabbinin izniyle, yanında iş gören Cinleri onun buyruğu altına verdik.”(Sebe/12)
“Dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören şeytanlardan da onun buyruğu altına verdik.”(Enbiya/82)
“Süleyman'ın Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil ordusu toplandı.”(Neml/18)
Bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.”(Sad/37-38)
Eğer emrinde böyle büyük bir güç mevcut olmasaydı, emeğe dayalı işlerin yoğun olduğu o dönemde Hz. Süleyman'ın yıllar sürecek binalar yapmaya girişmesi mümkün olamaz. Ayrıca ticaret ve diğer el sanatlarının yoğun olarak yapılması mümkün olmazdı.
e./ Kuş Mantığı
“Ey insanlar. Bize kuşdili öğretildi.” (Neml/16).
Sebe Melikesi ile Hz. Süleyman arasına geçen olaylar öncesinde açıklanan
bu özellik aynı zamanda Sebe’den haber getirip, diyalogu sağlayan Hüdhüd kuşunun Süleyman’la anlaşmasını izah etmiş oluyordu. “Şu yazımı onlara götür, onlara ver. " (Neml/28)
Hz. Süleyman’ın kuşlarla olan ilişkisi, babası zamanında başlamıştı:
“Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, KUŞLARI da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik.”(Sad/18). Davud da kuşlarla ilgilenmişti, onun bu ilgisi Süleyman’da da devam etmişti. Daha sonraları Hz. Süleyman kuşların hareketlerini de anlamaya başlamış ve onları çeşitli işlerde kullanma imkânlarını elde etmişti.
Dolayısıyla kuş mantığını kavrayan Süleyman onları istediği yerlerde kullanmayı başarmıştı.
Bu hususa merhum Elmalılı Hamdi Yazır; Hak Dini Kur’an Dili adlı tefsirinde şöyle değinir: “...Süleyman’a kuşdili değil, kuşa insan dili bildirilmiş olur.
Arifan.....